16 Temmuz 2013 Salı

ERASMUS'UN GEZİ YÖNÜ VE HAYAT YÖNÜYLE KATTIKLARI

ERASMUS'A GİDEN ÖĞRENCİLERİMİZİN ANILARI  http://serpilingezirehberi.blogspot.com'da


Bu sayfada gezen, görenden çok birde okumak için giden öğrencilerimizin gezi notlarını  yayınlamayı düşünüyorum. Çünkü onlar öğrenme yanında da bir ülkeyi gezi yönünden de inceliyor, zorluklarını biliyor ve de güzel anılarla dönebiliyor.



İşte bunlardan biri de Erasmus. Eğitim camiasının içindekiler zaten bilirler. Ama benim niyetim hayatın içindekilerin de genel kültür açısından bu programın amacını bilmeleri ve Erasmus programına giden öğrencilerimizin gezi ve hayat yönünü bizlere bildirmeleri.

 Bu sayfam tüm Erasmus öğrencilerine açık. Sizler orada eğitiminize bir katkı olsun diye çabalarken, bir gezi blogger’ı olarak bende sizlerin gezi yönünde karşılaştığınız zorlukları burada paylaşmak istiyorum. İlk gittiğiniz gün o ülkedeki ilk intibanız, konaklama yeriniz, arkadaşlarınız, tarihi yerler, okulunuzla ilgili bilgi, para bozdurma yerinizden, yemek yediğiniz ucuz yerlere kadar. 

Erasmus öğrencilerine bir bilgi notu olması açısından, Hatta bu konuyla ilgili Erasmus'a giden bir iki öğrenciden sözlerinde dururlarsa sözde aldım yani.. Yeni Yüzyıl Üniversitesi Erasmus Koordinatörü Sayın Prof.Dr. Günseli İşçi'de bu konuda desteklerini esirgemedi. Öğrencilerimizin Erasmus ile ilgili okul yönleriyle kendisi ilgilendinirken, ben de sosyal hayatla ilgili yönünü takip edebileceğim. Ama bundaki en önemli rol siz Erasmus öğrencilerinin. 
Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır. 
Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır.Bunun yanı sıra yükseköğretim sistemini iş dünyasının gereksinimlerine uygun olarak geliştirmek ve üniversite mezunlarının iş dünyasında istihdam edilebilirliğini arttırmak amacıyla yükseköğretim kurumları ile çalışma çevreleri arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin arttırılmasını da teşvik etmektedir.Programın amacı, Avrupa'da yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir. Genellikle giden öğrencilerimiz sadece şu kadar zaman değişim programı Erasmus sebebiyle şu ülkeye gittim der ve orada kalır. Ne yer, ne içer, güzellikleri nedir, resimleri var mıdır? Bunlar hep onun hafızasında kalır. Ancak, ailesi ve yakınlarına anlatır. Olumsuzlukları da pek bildirmez. Ta ki ikinci bir Erasmus öğrencisi yurtdışına gidip de zorlukları yaşayınca anlar. Çünkü onlar hiçbir yerlerde not edilmemiştir. Yol haritası kimseye verilmemiştir.Balkanlarda 15 günde Devr-i Alem yazım yayınlanıyor bu sayfada. Gün gün gezi rehberi. Haydi Erasmus öğrencileri sizlerden böyle bir yazı rehberi bekliyorum. Yaşadıklarınızı gün gün kaleme alıp, derslerinizi ihmal etmeyin, öyle uzun uzadıya değil. Kısa notlarla olumsuz olumlu yönleriyle, tavsiyelerinizle ve yaşadıklarınızla.. Belki bir arkadaşınıza yön olur.Genellikle Erasmus öğrencileri, eski Almanya’ya giden yurttaşlarımız gibi davulla zurnayla karşılanmıyor. Genellikle elinde gideceği adresi gösterir bir kağıtla, eğitimli olarak çalar Avrupa kapısını. Öncelikle Erasmus’u kazanıp Üniversitenizin karşı üniversiteyle anlaşması olup olmadığı, gezip tozmaktan çok öncelikle araştırmanız gereken konu. Belki de ailenizden ilk defa ayrılacak, elinizdeki kağıtla köyden indim şehre misali Üniversitenizle tanışacaksınız. Okuma yönü hariç Erasmus sizin hayat görüşünüzü değiştirebilir. Belki kendi Üniversitenizi ve ülkenizi daha çok sevip, kıymetini anlayabilir. Belki de hiç aramayabilirsiniz.

Erasmus esnasında havalı bir üniversite adayısınız belki de paranız yoksa, burada kebapçı, benzinci veya hamburgerci gibi yerlerde çalışarak, gocunmayarak para da kazanabilirsiniz. İşte size en iyi hayat tecrübesi de bu olabilir. Annenizin babanızın okurken çalıştırmayı kıyamadığı yerlerde siz gönüllü olarak çalışabilirsiniz. Hatta Türkiye’nin yerini bile bilmeyen biriyle aynı odayı paylaşabilirsiniz. Eğitiminizin  en önemli yanı da gurbetlik yaşamak olabilir. Bazılarının da dönmeyerek bir yabancı ile evlenerek orada iş kurarak eğitimlerini de bıraktıklarını duydum. İşte bu sayfa Erasmus öğrencilerinin hayat tecrübelerini aktaran bir sayfa olur inşallah. Bu konudaki yazılarınızı spacal@gmail.com adresine gönderirseniz, sizlerle Erasmus’un hayati yönünü birlikte görürüz. Artık Erasmustan sonra ayaklarınızın üstüne daha iyi basabilir, pasaport çıkartmak, vize almak, konaklama temin etmek ve en önemlisi hayat tecrübesiyle iyi  bilgi dağarcığına sahip bir öğrencisiniz artık. Ama ben nasıl öğrendim onlarda gitsin öğrensin yazmam diyorsanız diyecek bir şeyim yok. Ama benim yaşadıklarımı onlar yaşamasınlar eğitim şart diyorsanız haydi tüm Erasmus öğrencileri, bizim için bu sefer alın kağıt kalemi elinize.  

2 Temmuz 2013 Salı

OYLAT KAPLICALARINDA BİR HAFTASONU

Evliya Çelebiden kalan seyyahlık ruhumuz depreşerek attık bavulları arabaya,vurduk başımızı Bursa İnegöl yollarına. Cumartesi Pazar'ın arasına neden iki gün daha koymamışlar diye hayıflandık. Güzel kısa bir kaplıca turu yaptık. Her zaman sömestr tatilinde kış turizmi diye nitelendirdiğimiz kaplıca turunu bu sefer bahar ayında yaptık. Yok sağlığın bozuk değilse....... Kışın gidilmeli bence kaplıcaya.. İşte ani gezi maceramız böyle başladı. 
 Bilenler bilir, Evliya Çelebi  rivayete göre rüyasında peygamberimizi görmüş “Şefaat ya Rasullallah” diyecek yerde, dili sürtmüş ve “Seyahat ya Rasullallah” demiş ve Allahın hikmetiyle bu duası kabul olmuş ve de her daim gezmiş..  İşte bizde de bu ruh oluşmuş devamlı gezmek,görmek ve paylaşmak amacıyla, fırsat bulduğumuz her daimyollara  düşüyoruz.. 
Biri bize kötülük olsun diye “Canın Cehenneme” dese, “Ohhhh! Galiba bize seyahat göründü” bize diye seviniyoruz niyesini bilmeden.  
Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun dedik, belki gördüklerimiz anlatırız dedik. İnegöl’deki Oylat Kaplıcalarına doğru yola çıktık
Kaplıcaları eskiden yaşlıların gideceği bir mekan olarak gören ben, gitgide kaplıcayı seven biri oluverdim. İnegöl’deki Oylat Kaplıcaları sadece kaplıca turizmi olarak değil doğası ile de harika bir diyar olarak sizlere önermeyi de bir borç bildim.
 Kaplıca tarihleri hemen hemen her yerde aynı. Muhakkak zavallı bir kızcağız bu kaplıca bölgelerine konur,kaplıca sularıyla yıkanan kız iyileşir ve kaplıcaların bizekazandırılmasını sağlar. 
Oylat Kaplıcaları da böyle bir öyküye dayanıyor. Yukarıdaki resimde de sembolik bir canlandırma yapılmış. Bizans İmparatorluğu zamanında İnegöl Civarı’nı hakim olan Tekfur’un bir kızı vardır. Gününbirinde bu kız hastalanır, yatağa düşer. Zamanın hekimleri Tekfur’un kızının derdine çare bulamazlar. Hastalık uzun sürer. Tekfur çok sevdiği kızının ızdıraplarına tahammül edemez. Hastayı tedavi eden kızı göz önünden uzaklaştırmak ve son bir tedavi şansı vermek üzere ormanın içindeki o zaman adsız olan bu ılıcaya gönderilmesini tavsiye ederler. Kızı buraya getirirler. Kendisinin son günleri olduğuna inanarak ölyat deyip bırakırlar.
Çaresiz bir derdi olduğuna inanılan Tekfurun kızı her gün bu sularda yıkanır. Gün geçtikçe iyileşir ve eski sağlığına kavuşarak babasının sarayına geri döner. O gün bu gündür Ölyat kaplıcası civar halkı tarafından bir şifa kaynağı olarak tanınır ve kullanılır. Bu şifalı yine o sudur, fakat zaman Ölyat’ı Oylat yapmıştır. Bizde sağ olsun Tekfur kızına diyerek,   gidelim güzelleşelim biraz da iyileşelim dedik.
Ama hikmetinden sual olunmaz her yanlarımız ağrı içinde döndük.. Büyüklerimizin dediğine göre ağrılar varsa iyileşecekmişiz.. Cildimiz parlamış, ömrümüzde yıkanmadığımız kadar sabunlanmış, sıcacık havuzlarda 

yüzmüştük ama amiane tabirle  pelte gibi olmuştuk. yani..
 Erikli memba sularının kaynağı. Her yerden akan suları içebiliyorsunuz.. Şelale yolu denen patika yoluyla da erikli memba sularının kaynağına ulaşıyorsunuz. Hoş bir doğa yürüyüşü,  sıcak su, enfes yemekler. Eeee daha ne isteyebilirdik ki, bari keyfini çıkaralım dedim habire yıkandık. 
Elimiz, kolumuz, kanadımız kırıldı. Şu yazıyı bile kaleme alacak halimiz kalmadı, eski oylat yazımdan kopyala/yapıştır yöntemiyle de bazı yazılar kaptım yani. 
Belirli yaş grupları,  şöyle bir kaplıcaya gidip rahatlasam derler. Güzel bir kaplıcada iyi bir banyo ihtiyacını gideren kişiler, kirlerinden arındıktan sonra kasları gevşer, ağrıları azalır ve kendisini dinlenmiş bulur.
Bende   fiziksel hastalıklarımızın tedavisinin yanı sıra ruh sağlığımızı da düzeltir de rahatlarmıyız  diye kaplıca öneriyorum herkese.  
 Fiziksel rahatsızlıklarınızda daha iyi bir netice almak için, özellikle de ruh sağlığınızı da  düzeltmeniz gerekir. Öncelikle de tüm tedavilere ek bir tedavi olarak, kaplıcalardan da istifade etmek mümkündür. Kaplıcalarda  günlük yorgunluğunuz değil, biriken sıkıntılarınızda unutulur derlerse de pek biz anlamadık. Banyodan çıkınca ruhen ve bedenen rahatlayacaksınız dediler. ama ben daha çok yorulduuuum. 
Ama şunu anlatım KAPLICA BİR KIŞ TURİZMİ İMİŞ.. Özellikle Oylat yöresi kışın daha güzel oluyormuş. Çünkü yazın etraf çöp yığını ve pislik içinde. Uludağ eteklerinde olduğu için beyazla örtünen Oylatı ben daha çok sevdim. Bence kışın cumartesi pazar kaçışının en güzel yeridir OYLAT. 

Lafın özü, ben size gittiğim gördüğüm yerleri anlatsam bile, yine de siz,
 “ Hiçbir şey tam değildir, ben görmeden önce” diyorsanız gezin.

 “İnsan kaldıkça küflenir, gidemedikçe çürür” diyorsanız gezin.


 “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir.” 

diyorsanız gezin.

“Gitmediğin yer, senin değildir” diyorsanız gezin.



 “Ne duruyorsun be, at kendini denize;

Geride bekleyenin varmış, aldırma;

Görmüyor musun, her yanda hürriyet;


Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;


Git gidebildiğin yere...”


 Bol bol gezebilmeniz içinde, hepinize sağlıklı günler diliyorum.