Otel
: La Boutique Hotel Prague
Para
Birimi: Çek Kronu CZK
Prag’a gitmek bir nevi zaman yolculuğu gibi. Sanki Ortaçağ’da yolculuk yapacaksınız da kendinizi oranın havasına kaptıracakmışsınız duygularıyla giderken, bir anda şehrin dışına konuşlanmış olan yeni yapılarla ilk anda karşılaşınca kısa bir şaşkınlık geçirdik.
"Bir Çek-yat'a uzanıp tatil yapayım derken, kendimizi Prag sokaklarında kaybolmuş halde bulduk." şeklinde esprili gezginlerin söylediği sözle gezi notlarıma başlıyorum.
Havalimanından
100 no.lu şehir içine giden otobüslerle otelimizin olduğu bölgeye gelince, gerçek Prag şehrinin burada başladığını gördük.
Otelimiz
Andel durağında bulunan La Boutique
Hotel Prague.
Şehre
ve tramvay duraklarına yakınlığı ile tercih edilebilecek bir otel.
İlk
gün şehrin gecesini keşifle başladık. Büyük geniş sokaklarıyla, büyük
binalarıyla tam bir Avrupa şehri Prag.
Charles Köprüsü, gecenin ilk görkemli yapısıydı.
Köprü
üzeri tam bir instagram hikayesine konu olacak güzellikte manzara ve eserlerle
dolu. Her yer ışıl ışıl. Köprü üzerinde geçerken müzisyenlerin tınıları ile
güzel bir atmosfer.
Köprü
kenarında herkes resim ve hikaye paylaşmak peşinde. Tıpkı bizim gibi.
Bu
gecenin yemek seçimi mecburiyetten Mcdonalds. Prag merkezde olduğu için hemen karnımızı burada doyurduk. Daha sonra şehir meydanının gecesini görerek, Charles Köprüsüne geldik. Köprünün üzerini yürüyerek geçtik ve ilk gece için bu kadar yeter deyip otelimize döndük.
12.10.2025
Cuma Prag Kalesi ve Şehir Turu
Otelde
kahvaltı doyuracak cinsten güzeldi. Güzel bir kahvaltı ve güzel bir güneşli
sabahla Prag’ı keşfetmeye çıktık.
Otel
yakınında bulunan Andel durağı heryere ulaşabileceğim ulaşım hatlarıyla dolu.
Tramvay durağı yanına kurulmuş olan, Cuma pazarını görüp de uğramadan edemedik. Tam bir köy
pazarı. Köyün taze sebze ve meyvalarını satan köylü ama bize göre modern
teyzeler.
Bugünkü
gezimiz Prag kalesi.
Tepede
ödül büyük: Şehir ayaklarının altında ve güzel bir sessizlik. Sadece
turistlerin uğultusu. Güzelliğinden utanmayan şehirlerden biri Prag diyorlar ya. Hakları varmış, tam görülmeye değer bir şehir.
Prag
Kalesi, Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da yer alan, Avrupa'nın en büyük
antik kalelerinden biri. Ama ne kadar büyük desek de, kalenin her köşesinde
minik bir ev veya kafede mevcut. Hani o "büyük kalenin içinde
kaybolmak" klişesini yaşamak isterseniz, Prag Kalesi tam aradığınız yer.
Kalenin
tarihine gelince, MÖ 870'e kadar gittiği söyleniyor, yani gerçekten yaşlı!
Bir
de “Bohemya Krallığı'nın başkenti” olarak biliniyor, o yüzden tam bir kraliyet
havası var.
Charles
IV tarafından inşa edilmiş St. Vitus Katedrali, Prag Kalesi'nin en önemli
yapılarından ve Gotik tarzın en güzel örneklerinden biri. Tam hevesle
katedrali seyredecekken, kara bir bulut bizi bayağı ıslattı. Yağmur gelip geçti
ama bizde yeni yağmurluklarımızı denemek zevkini tattık.
Kale
duvarlarının içine inşa edilmiş küçük, renkli evlerden oluşan Altın Yokuş
denilen bir bölge var, girişi bayağı pahalı olduğu için oraya sadece dışardan
ve her zamanki gibi internette ki resimlerden bakabildik. Prag Altın Yokuş
Renkli evler derseniz, siz de orayı sanal da olsa görebilirsiniz.
Bohemya
krallarının yaşadığı Kraliyet Sarayı da kalenin
içinde yer alan güzel bir yapı.
Prag
Kalesi, sadece mimari değil, aynı zamanda tarihsel olaylarla da harmanlanmış
bir "yaşayan tarih" gibi. Gezerken çok zevk alarak gezdik.
Kaleden
inince, yine şehrin merkezine gece gezdiğimiz yerleri görmek istedik.
Orda harika bir dondurmacı vardı. Tam Prag meydanında. Amarino dondurma. Gül şekli verilmiş güzel dondurmaları şehrin merkezinde yiyebiliyorsun.
Dondurmalar yedikten sonra şehir merkezine yürürken kilisenin önünde güzel bir koro ile karşılaştık. Ücretsiz konserlerine çağırdılar. Konser alanına girerek onların konserini dinledik. Tıpkı bizim TSM korosu gibi. Ama mimikleri koristlerin çok güzeldi. Adeta yaşayarak şarkıları söylediler.
Eski Şehir Meydanı’nda bulunan Astronomik Saat, şehrin en turistik anlarından birini sunuyormuş, her saat başı minik kuklalar hareket ediyormuş. Altı yüz yıllık saat çalışıyor, ama kuklalar "şu robotik çağda hâlâ manuel mi dönüyoruz?" gibi aval aval bakıyor gibi gibiymiş. Bu küçük tiyatro sahnesi beklemeye bugün vaktimiz olmadığı için sadece dışardan baktık. Daha sonra tekrar bu anı yakalamak üzere gezi planımıza aldık.
Biraz
gezdikten sonra tok karnımıza Romanya'da daha önce tattığımız Langoş yiyelim
dedik. Bizim kızartma ekmek hamurumuza krema ve kasar peynir rendesiyle yenen
bir yiyecek. Biraz buradaki ağır geldi. Ama tatmadan edemedik. Tatmasaydık
bilemezdik. Oradan şehre yürürken kilise de müzik dinletisine davet aldık. Türk sanat musiki
korosu edasıyla güzel parçalar seslendirdiler, özellikle koristlerin mimikleri çok güzeldi.
Bugün
Prag’ın tüm sokaklarını tek tek gezdik. Çarşılarda gezerken Çek
Savarovskilerinin meşhur olduğunu gördüm. Takı kursuna giderken çek kristali
diye aldığımız taşların buranın olduğunu buraya gelince anladım ama nedense taş
yerinde ağırdır. Bayağı pahalı idi. Ama bir tane boynuma çek savarovskisinden
takmadan edemedim. Artık bir savarovskim var. Görürseniz boynumda maşallah
deyiniz. 👌
Online
çalışan biri olarak birazda işlerimizi yapmak ve şarjlarımızı doldurmak üzere
akşamüzeri otele döndük. Gece yemek için çıkmak üzere kararımızı verdik.
Otelin
tam ters istikametine yürüyelim derken, her zamanki şansımız yaver gitti.
Balkan festivalinin ortasında kendimizi bulduk. Güzel müzik dinleyerek harika
bir yürüyüş güzergahından sonra otele yeniden dinlenmeye döndük.
Bugünkü
adım sayımız yürüyerek 20000 adım. Benim için büyük rekor. Bir ülkeyi ancak adımlarınızla sokak
sokak gezerek öğrenebilirsiniz derler ya. Tam da öyle sokaklarında kaybolarak
yeni sürpriz meydanlara keşfetmenin zevkiyle bu günü bitirdik.
13
Eylül 2025 Cumartesi Lennon Duvarı ve
Tramvay Turu
Bugün
otelden çıkarak Prag’da turistlerin gezi rotası Jack Lennon’un duvarına gittik.
Bu duvar sanatçının buraya rağmen onun
anısını yapılmış grafiti sanatçılarının yaptığı duvar.
1980’ler
Çekoslovakya’sında, komünist hükümetin baskısı altındaki halk, genellikle
özgürce ifade edilmiyormuş, Lennon
Duvarı, bu baskılara karşı bir protesto ve özgürlük simgesi olarak kabul
edilmeye başlamış ve duvara yazılanlar, genellikle özgürlük, barış ve adalet temalı
olarak işlenmiş, yani, sıradan bir "duvar yazısı" değil, bir
toplumsal hareketin ifadesi olarak turistlerin hizmetine açılmış. Bizde bir
arka planda çalan Lenon şarkısıyla çekimlerimizi gerçekleştirdik.
Sonra
yürüyerek yine Charles köprüsü altına
kadar geldik. Orda kano yapanları seyrettik. Güzel bir akış yapmışlardı.
Köprünün altında gemiye binmek içen
çağıran denizci kıyafetli görevliler vardı. Nedense hepsi zenci idi. Beyaz
denizci kıyafetiyle hoş bir görünümleri vardı.
Prag’da
nehir gezisi yapmak, şehri kartpostaldan fırlamış gibi hissettiren bir açıdan
görmenin belki de en keyifli yolu imiş,
Vltava Nehri üzerindeki bu geziler, tarihi köprüler, gotik kuleler,
barok saraylar ve romantik manzaralar eşliğinde Prag’ı adeta bir açık hava
müzesinde gezer gibi olacaktık ama biz yürüyerek sadece gezdik.
Sonra
dünkü gezimizde küçük tiyatral gösterisini izleyemediğimiz Astronomik saatin
kırk haramilerinin danslarını seyretmek üzere tam saatinde meydanda saatin
karşısında bekledik.
Eski
Şehir Meydanı’nda bulunan Astronomik Saat, saat başında beklenen tiyatro
gösterisini gerçekleştirdi. Saat dong dong vurunca, kuklalar pencereden
gözüktü. Müzikli bir dönme yaptılar sanki. Daha görkemli bir şey gelecek diye
beklerken gösteri bitti.
Küçük
bir tiyatro gösterisi gibi. Bitince herkes alkışlıyor. Kimse neden
alkışladığını bilmiyor ama oradaydık, gördük, alkışladık. Bu muydu hayret dedik
ama bizde o saati her turist gibi kutsal bir kalabalık oluşturarak beklenen
anı gerçekleştirdik.
Astronomik saatten sonra yürüyerek Kafka heykelinin olduğu alana geldik. Kafta Prag’ın en önemli figürlerinden biri.
Değişik
saatlerde hareket eden metal heykelin önünde güzel resimler çektirdik.
Franz
Kafka, 1883’te Prag’da doğmuş, modern edebiyatın en etkileyici ve en bunalımlı
yazarlarından biri imiş, Gerçekten,
“Kafkavari” denen o tuhaf, iç bunaltıcı, mantıksız sistemlerle boğuşan
karakterlerin ustası olduğunu demir yığınlı heykelinden de anlıyorsunuz. Kafka’yı okumadım ama "Dava", "Dönüşüm" gibi
eserlerinde özgün ama bir o kadar depresif olduğu anlaşılıyormuş.
Sokakları
gezer iken Dans eden evi görebiliyorsunuz. Sanki yanlışlıkla çıkıntılı yapılmış
gibi, adını da buradan almış. Güzel bir mimari, terasından tüm şehri
görebiliyormuşsunuz. Biz sadece dışardan seyrettik.
Sonra
şehrin her ucunu güzel gezdirdiği söylenen, meşhur 22 no.lu tramvayla tüm şehri
bir uçtan bir uca gezdik. Tramvayın son
noktalarından şehri güzel bir şekilde anlamaya çalıştık.
Tramvay
turu sokak araları, eski Prag, yeni Prag şeklinde yeşillikler dolu bir turdu. Buraya gelenler için 22 no.lu tramvay candır,
muhakkak gezilmeli mottosuyla gezmelerini öneririm. 22 no.ya bindik ve tüm şehri bir uçtan bir uca, cam kenarından seyrederek gezdik.
Sonra son duraktan otelimizin olduğu bölgenin otobüsü 199 no.lu bindik. Eşim ve kızım artık kolaylıkla ne nerden geçer hangi durak biliyordu. Durağımız olan Andel durağında AVM'lerin içindeki mağazaları gezdik. Mağaza fiyatları bayağı pahalı idi.
Albert
mağazası burada en uygun marketlerden biriydi. Artezien mavi bantlı su yani
Türkçe artezyenden aklınıza gelsin. Buradaki en güzel su markası. Çok tatlı
içimlik bir su. Eski İSKİ’ci olarak sertlik, ph, tat, koku testlerini geçtiği
için Prag’daki su seçiminizi bu markadan kullanabilirsiniz.
Prag'da ilgi çeken bir konu da dilencilerin dilenme şekilleri. Yere boylu boyunca ellerini uzatarak, secde pozisyonunda dileniyorlar. Köpekleri yanlarında onlarda aynı konumda uzanmış şekilde terbiye edilmiş dilenciler.
14
Eylül 2025 Pazar Karlovy Vary’ye Günlük Gezi
Karlovy
Vary
Prag’dan
2 saatlik bir otobüs yolculuğu ile buraya varıyorsunuz. Termal bölgesi. Kağıt helvası ünlü imiş. Ama
bizim tatlara çok benzemiyor.
“Termal
su içilir mi ya?" diye düşünüyorsanız, cevabı Karlovy Vary’de bulabilirsiniz
dediler ama biz içemedik. Evet, hem de bardakla içiliyormuş, ama bildiğimiz
bardaklarla değil.
Şehir
harika bir dizaynda kurulmuş. Bardaklar yassı pipet kulplu gibi. İlk baktığında
bunlar fincanla tütün mü içiyorlar diyorsun. Meğer buradaki suyun içme raconu bu
imiş.
Şansımıza
o gün Uluslararası Spor faaliyetleri de vardı. Şehir çok canlıydı. Buraya gelme
sebeplerimizden biri de Atatürk’ün böbrek rahatsızlığı geçirdiği esnada buraya
şifa için gelerek burada bir otelde konaklaması . Şehirde internet problemi var
biraz. Neyse ki internetimizin çektiği bir köşede tam da bulamayacağız mı acaba
dediğimizde Atatürk’ün kaldığı otel karşımıza geldi. Sağ olsunlar bir de tabela
asmışlar. Gururla seyrettik. O tarihlerde buralara nasıl geldi, geçmiş birden
canlansa görsek o anı demeden edemedik.
Atatürk’ün o tarihlerde kaldığı otel, şu an Carlsbad Plaza Hotel diye geçiyor. Bir ara burada müze olduğu da söyleniyormuş ama biz sadece tabelayı görebildik.
Atatürk’ün burada tedavisini tamamlamadan
döndüğü söyleniyormuş kaynaklarda. Döndüğünde hem Vahdettin tahta geçmiş, hem
de 1. Dünya Savaşı’nın sonlarına gelinmiş.
Atatürk,
Karlsbad Anılarını ile ilgili de kitabının olduğu biliniyormuş, kitapta bu
bölge ile ilgili anılarında;
”Karlsbad’da
gecen günlerimin hatıratını tümüyle ve olduğu gibi bu defterlere yazamadım.
Bunun iki nedeni var. Birincisi; gereği kadar yazı yazmak için yeterli zamanım
olmadı. İkincisi; her düşündüğümü, her yaptığımı, yani bütün gizli
düşüncelerimi (esrarı fikriyemi) ve hayatımı bu defterlere nasıl emanet
edebilirdim. Hatta bu yazdıklarımı bile bir gün, ihtimal pek yakın bir günde
mahvetmeyecek miyim… Şimdiye kadar hep böyle olduğu içindir ki yazılmış
(mazbût) toplu bir hatıratım (hatırayı-mecmuam) yoktur”.
Bu
güzel anıları okuyunca bu bölgede daha da çok hüzünlendik. Burası daha çok
Almanya sınırına yakın bir bölge olduğu için buraya Almanya’da olanlar ve
Prag’a gelenlerin muhakkak ziyaret etmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bana göre
Prag’ın en can alıcı gezi rotalarından biri.
15
Eylül 2025 Pazartesi Prag’dan(ÇEKYA’dan)
Budapeşte’ye (MACARİSTAN’a)
Otel
: Secret Museum Otel
Para
Birimi: Macar Florini (Huff)
Bugün
Prag’a veda ederek, ikinci rotamız Budapeşte’ye gitmek üzere otelimizden
ayrıldır.
Budapeşte’ye
gitmek için seçtiğimiz ulaşım Tren.
Tarihin
içinden Prag’dan Budapeşte’ye 9 saat varan bir yolculuk. Tren biraz rötar
yapınca bayağı uzun bir yolculuk oldu. Trenler rahat mı hem de çok. Ama uzun
yolculuk sıkar mı ben memnundum, kızıma biraz uzun geldi. Çünkü trende
kesintisiz internet vardı. Benim gibi online çalışanlara güzel bir imkan. Biriken
tüm işlerimizi hem Prag-Budapeşte arası köyleri seyrederek, hem de internete
bağlanarak temizledim.
Prag’dan
Budapeşte’ye trenle geçmek, aslında tarihin içine dalmak gibi. Ama o tarihin
içinde bir yandan internet de kullanabilmek, oldukça modern bir paradoksta
yüzmek gibi. Tren penceresinden bakarken, Çekya'nın yeşil tarlalarından
geçiyorsun, yavaş yavaş Slovakya topraklarına doğru kayıyorsun.
Budapeşte’ye
çok geç bir saatte karanlıkta ulaştık. Prag’dan sonra biraz pis bir kent geldi.
Otelimize gelmek için tren garından 49 no.lu tramvayı bulmak için bayağı
uğraştık ama bulduk. Otelimiz Secret
Museum Otel. Odamız 1+1 daire havasında iki katlı küçük bir daire. Çocuklu
aileler için tercih edilebilinir. Kahvaltısı güzel, şehir içi bir otel.
Bizim
müzeye kaldırdığımız tramvaylarla tıngır mıngır 11 durak sonra otelimizin
olduğu bölgeye geldik. Uzun bir yürüyüşten sonra nihayet otelimize vardık. Yolculuk çetin, Budapeşte geceleri renkli ve
kalabalıktı. Bu gece dışarı çıkmadan hemen uykuya kalmışız.
16
Eylül 2025 Salı Budapeşte’de Yahudi Mahallesi ve Tuna Nehri Kıyısındaki Yahudi
Anıtı
Otelden
kahvaltıdan sonra şehri gezmek için önce Yahudi mahallesinde bulunan sinagogu
gezdik. Budapeşte’nin Peşte yakasında
Yahudi Mahallesi'nde bulunan Büyük Sinagog, görkemli ve yüksek bir yapı
olarak karşımızda idi. Burası Avrupa'nın
en büyük, dünyanın ise ikinci büyük Yahudi tapınağı imiş, Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise ikinci büyük
Yahudi tapınağı olarak Budapeşte’de yer alıyormuş. Gerçeği söylemek gerekirse,
burayı sadece dışardan gezdik. Çünkü giriş ücreti bayağı pahalı idi.
Buradan
sonra Budapeşte’nin en önemli noktası Tuna Nehri kıyısındaki Yahudi’lerin Ayak
İzi adıyla bulunan alan.
Macar
Yahudilerinin ayakkabıları...
2.Dünya
Savaşı devam ederken Hitler, Macaristan'ın karşı güruhla anlaşma yoluna
gittiğini fark ettiğinde ülkeyi derhal işgal etmiş. Macaristan'ın mevcut kralının yerine ise bir
Nazi general getirilmiş. Ülkedeki Yahudilerin ayak izleri bu zamana kadar birer
birer siliniyorken bu tarihten sonra topluca kaybolmaya başlamış. Öyle ki savaş bittiğinde Macaristan'da yüz
binlerce Yahudi, Yahudi oldukları için öldürülmüş. .
O
yıllarda, Tuna Nehri'nin kıyısında işte bu yüzbinler önce sıraya, sonra kurşuna
dizilmiş. Bugün güzelliğiyle büyüleyen
Tuna Nehri'ne birer birer düşen binlerin ayakları ise çıplak gönderilmiş, Çünkü sahip oldukları hiçbir şeyi hak etmediklerine
inanılıyormuş. Ne nehir dibi yerine
usulünce toprağa gömülmeyi ne de hadsizce sahip oldukları ayakkabıları. Bu
yüzden kurşuna dizilmeden hemen önce hepsinden ayakkabılarını çıkarıp, daha
sonra onları hak eden başkaları tarafından giyilmeleri için nehrin kıyısında
bırakmaları istenmiş. Burası şimdi izleyenlere çok dramatik bir sahneyi
gösteriyor.
Bu
olanlardan seneler sonra kurbanların en azından anısını yaşatmak istemeleri
üzerine Macaristan'da yaşayan oyuncu ve yönetmen Can Togay ve heykeltraş Gyula
Pauer demir ayakkabıları tasarlayarak, Tuna nehri kıyısına
dizmiş.
Parlamento
binasının dibine yapılan bu eser, bence yönetimlerin her an gözü önünde olmasını
istedikleri bir ironi. Ama soykırım her yerde, her ülkede başka şekillerde yine
devam etmekte, bundan hiçbir ülke ders almamış.
Oradan
da Parlamento binasını ve çevresini gezdik. Sonra şehri nostaljik bir
tur olan 2 no.ya binerek gezmek için tramvaya bindik. Prag’daki gibi Tuna
nehrinin etrafındaki tarihi dokuyu 2 no.lu tramvayla gezebiliyorsunuz. Burayı
gezdikten sonra Buda ve Peşte’yi birleştiren Zincir köprüsüne geldik, diğer
adıyla Aslan Köprüsü.
Köprüyü
de uzaktan bir sonraki günlere bırakarak şöyle bir Peşte tarafından gezdik.
17
Eylül 2025 Çarşamba Buda Balıkçı Tabyası ve Zincir Köprüsü
Bugünkü turumuzu Buda Balıkçı Tabyasına gitmekle başladık. Kaleye 216 no.lu otobüsle
çıktık. Sonra tabyanın tüm etrafını
yürüdük.
Buda
Balıkçı Tabyası Budapeşte ve Macarların tarihi için önemli bir yer. Buradan
aşağı bakınca Budapeşte’de panoramik
olarak görebiliyorsun. Buranın
karakteristik silüetini belirleyen unsurlar, Balıkçı Tabyası’nın romantik,
sivri, yuvarlak kuleleri, Matthias Kilisesi ve Meydanı ile Kral Aziz Stephen’ın
atlı heykeli. Burayı özel kılan şey ise
Budapeşte Manzarasını en güzel izleme noktası.
Tabyadan
inince meşhur Zincir köprüsünden yürüyerek geçtik.
Buda’dan
Peşte’ye Tuna’nın üzerindeki birbirinden güzel köprülerden, Zincir köprüsünü
tercih ettik. Üzerinde aslan heykellerinin bulunmasından dolayı aslanlı
köprü olarak da bilinen köprünün yapımı için anlatılan ilginç bir şehir
efsanesi de varmış. Köprüyü yapan mimar eserine o kadar çok güveniyormuş
ki, yapımı bittiğinde kusursuz olarak adlandırıp, halka en küçük bir kusur bile
bulabilirseniz köprüden atlayıp intihar edeceğini söylemiş. Bütün şehir
halkı günlerce köprüyü incelemişler ama hiçbir kusur bulamamışlar. Sonra bir
gün küçük bir çocuk köprünün iki tarafında duran ağzı açık aslan heykellerine
gösterip; "bu aslanların dili yok" demiş. Bunun
üzerine söylenen o ki, köprünün mimarı kendini Tuna Nehri'ne atarak intihar
etmiş. Gururlu adam. Ama sonra incelemişler güya dili varmış. Böylece mimar da
ne yaptığını bilmiyormuş demek ki.
Bu
köprülerden geçince, sadece bizim ülkemizdeki Galata köprüsünün neden böyle bir
mimarı şeklinde yapılmadığı.
Yurtdışındaki
en güzel köprüler, altında büyük büyük gemiler geçiyor, nedense bizim Galata
köprümüz bir demir yığını. Oralara gidip bu köprüleri gören devlet büyüklerimiz
(Paris’de Alexsandr Port 3, burada da Zincir köprüsü) inşallah örnek alırlar.
Zincir
köprüsünden sonra yine oraya giden tramvaya binerek şehrin balık pazarı veya mısır çarşısı
görünüşlü hal adı verilen alışveriş mekanını gezdik. İki katlı bolca acı
biberin satıldığı bir çarşı.
Budapeşte’nin
en önemli mekanlarından biri Newyork Cafe. Halden sonraki durağımız burası idi.
Çok görkemli bir binaya sadece yaşamak için girdik.
Budapeşte,
dünyanın en görkemli ve tarihi kafelerinden biri olarak kabul ediliyormuş. O kadar şaşaalıdır ki, bazı insanlar burayı
ilk gördüğünde “Ben yanlışlıkla bir saraya mı girdim?” diyebilir. Gerçekten de
bu kafe, “Dünyanın en güzel kafesi” unvanını boşuna taşımıyor.
Bayağı kazık fiyatlarla pastalarını tattık, Hayatta bir şeyi yaşayacaksın mottosuyla yedik de. Beyoğlu'nda bir kere bile Pera Palas oteline gitmedik, buralara geldik dedim. Gider gitmez Pera Palas’da satmışım anasını, bir pasta çay içeceğim hayaliyle burada güzel bir müzik dinletisi dinledik.
Meydanda
bulunan tarihi binanın etrafına renkli ekranlar kurulmuştu. Akşam buraya
geliriz diye otelimize döndük.
Budapeşte
Film festivali vardı. Akşam meydanda onu seyrettik ve güzel bir gül dondura
yiyerek gecemizi tamamladık.
Prag ile Budapeşte arasındaki farklar sadece büyüklükle ilgili değil; kültürel farklılıklar da oldukça belirgin. Prag bir anlamda “sakin, hüzünlü ve kültürel bir sığınak”. Budapeşte ise “görkemli, tarihi ama aynı zamanda enerjik” bir şehir. Ama Prag, daha çok beğendiğim, Budapeşte’de bir kere görmek gereken, fazlasına gerek olmayın tipik Avrupa kenti. Gecesi canlı, İstiklal caddesi gibi canlı sokakları olan bir şehir. Gezerken şehrin meydanındaki kaplıcayı ziyaret etmeyecektik ama yerini görünce yarınki planımızı bu kaplıcaya yönelttik. Eğer kaplıca olmasaydı Budapeşte bugün komple bitmiş idi.
Bugün ayrıca Kahramanlar meydanı gezimiz rotalarından biri idi.
Kahramanlar meydanının yanında bulunan şehir parkında biraz oturduk. Gölde yüzen ördekleri ve balıkları çantamda bulunan kuruyemişlerle beslemenin zevkini yaşadık.
18
Eylül 2025 Perşembe Szechnyi Termal Kaplıcası
Son
günden bir gün önce tüm yorgunluklarımızı atmak için şehrin merkezindeki
Szechnyi Termal Kaplıcasına geldik. Metro ile bulunduğumuz yerden Opera ismi
verilen durakta inince hoppp kaplıcanın kapısı. Vorisleget şehir parkına yakın en büyük
tıbbi termal banyo imiş. 15 kapalı, 3 büyük açık havuzu bulunuyor. Açık
havuzlarda ise kaymalı, püskürten sulu güzel aktiviteli bölgeler var. Su
sıcaklığı 28-40 arasında değişse de vücudunuzu gayet rahatlatan havuzlar. Romatizma, eklem sorunları, kas ağrısı ve de
strese iyi geliyormuş. Güzel görüntüsü de havuz içinde stranç oynayan Macar
amcalar. Turistlerle iç içe ama hoş bir yer.
Budapeşte’de
ayak basmamış sokak bırakmayarak, her sokağı yürüyerek gezdik. Prag ne kadar düzenli ise, Budapeşte o kadar
pis ve düzensizdi.
Sigaralar
kontrolsüz yerlere atılıyordu. Avrupa ülkelerinde yapılmaz denen herşey burada yapılıyor.
Ondan kendimize çok yakın bulduk Budapeştelileri.
19
Eylül 2025 Cuma Türkiye’ye Dönüş
Bugün
son gün. Kahvaltıdan sonra ring seferi olan 100 no.lu otobüsle havalimanımıza
doğru yol aldık.
Havalimanı giriş-çıkışı çok rahat olan bir havalimanı. Prag ve Budapeşte gezilerimizde
ulaşıma bir kez daha hayran olduk.
Araba
kiralamak Prag ve Budapeşte için boş bir masraf. Şehrin ulaşım ağları çok
rahat. Zaten büyük bir meydana kurulan bu şehirlere tepeden baktığınızda
gözünüzün gördüğü alanları metro, tramvay ile gezebiliyorsunuz.
Prag
ve Budapeşte için küçük tavsiyeler.
· Sokaklar
bol taşlı, muhakkak düz ve rahat bir ayakkabı giy.
· *Para
birimi euro değil, Prag için Çek Kronu, Budapeşte için Macar Florini
(Huff) denen para birimi kullanılıyor. Ona göre para durumunu
ayarlayabilirsiniz. Ama kart alışverişi çok rahat. Bazı bölgelerde temassız
kartınız geçmiyor. Şifreli alışveriş yapabilirsiniz.
· *2
numaralı tramvayı Budapeşte’de, 22 no.lu tramvayı da Prag’da dene ve şehri bir
uçtan bir uca gez.
· *Tramvay
ve metro biletlerini internetten önceden al. Kontrol yok deme, dürüst vatandaş
nasıl olunuyor orada hissediyorsun. Herkes kontrol edilmese bile, biletlerini
alıyor. Bu çok takdire şayan bir durum.
· *Prag ve Budapeşte 5 günlük bir turla rahatça gezilebilecek bir yer. Bizim gibi kendi imkanlarıyla gezmeyi sevenler. Yaşayanların tecrübeleriyle güzel bir gezi yapabilirler. Tatilde karar vermek zordur. En çok gotik romantizmiyle iç ısıtan Prag'ı mı sevdik, yoksa Tuna Nehri kıyısında krallara layık manzaralar sunan Budapeşte'yi mi? Prag ağır bastı bunu buradan söylemeliyim.
Yine bir güzel yolculuğun sonu ile bir sonraki güzel yerleri görme hayaliyle gerçek yaşantımıza döndük.
Sizlere de bu güzel gezi notlarıyla görme isteği oluşturduysak ne mutlu bize.💔
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder